21 Mayıs 2013 Salı

Terzihane WORRY ve HAPPY kuklası yaparsa?


Herkese merhaba,
Bir çocuk sevgisidir sormayın gitsin, en son MOOVA’nın anneler günündeki etkinliğinde muffin yapan minikleri görmüşsünüzdür Facebook albümümüzde. O kadar keyif aldık ki ne yapsak acaba, çocuklar için nasıl bir güzellik olsa diye düşünürken, parlak fikir Worry’den çıktı “neden isteyen her çocuk bizimle oynamasın ki?”. Evet ilk başta çok korkunç ve sonunun nereye gideceği belli olmayan cümle çok tatlı bir sonla açıklığa kavuştu.
Turkcell’in Aşırı Panik Tevfik’ini hatırlarsınız, hatırlamayanlar için
Tık tık tık tık

Worry Tevfik’i biraz kendine benzetiyor da : )

Meğer Worry gizliden gizliye bu kuklaları yapan Ayşenur’un peşine düşmüş ve Kuzguncuk’taki Terzihane’yi bulmuş, hatta aralarında randevulaşmışlar. Ayşenur birazdan burada olacak, onun Facebook sayfasını inceliyorum ben de gelince sormak istediğim şeyler olacak
Tık tık tık tık

Worry’nin Ayşenur’u ofisimize çağırma sebebini söylüyorum, herkes hazır mı?
EL KUKLALARIMIZI YAPTIRMAK İSTİYORMUŞ!
Her çocukla gidip tek tek oynamamız mümkün değil ama el kuklalarımız olursa isteyen her çocuk bizimle oynayabilirmiş.
Bence Worry’nin hayatı boyunca kurduğu en sevimli cümle bu.
Ayşenur geldi, buyurun sohbetimizi dinleyin.


Happy: Merhaba Ayşenur, Worry senden, planladığınız işten yeni bahsetti, güzel bir sürpriz oldu bana da.

Ayşenur: Merhaba, evet Kuzguncuk’taki atölyeme geldi Worry, el kuklaları istediğinden bahsetti. Çok mu acil lazım kuklalar, Worry bana biraz endişeli gibi geldi de.

Happy: Hayır, düne kadar bir kuklamız olacağını bile bilmiyordum. Zamanla sen de alışacaksın Worry’ye. Senden bahsedelim biraz, Terzihane’nin kurucusu ve bunca güzel şeyin yaratıcısısın. Eğitiminden seni buraya getiren yoldan konuşalım.

Ayşenur: Ben biraz İktisat, biraz da Gelişme İktisadı okudum. Ama sahiden okudum. Hani sosyal bilim tadında, sosyal gerçekliği anlamaya ve açıklamaya çalıştım okuduklarımla. Bu pratik haliyle zaman, para, üretken faaliyet, kaynaklar, sonsuz ihtiyaçlar gibi konuları getirdi gündemime. Ben bunun ardından terzi olmayı seçmedim ama uğraşımla yaşamayı o sırada hayal ettim. Okulun son senesiydi, zaten pek havalıydı. Kendi elbiselerimi dikiyordum, bir de üzerine canım arkadaşım İpek'le başlayan el emeği hediyeleri de ekleyince, benim durumum kantin sohbetlerinin gözbebeği oldu. O sıralar başladı inşası aslında ve ürettiğim şeyler kulaktan kulağa yayılıp, tepkiler gelmeye başladıkça netleşti durum...

Happy: Durum kendini doğurmuş resmen. Peki Terzihane ne zaman, nasıl ortaya çıktı?

Ayşenur: Elimde makas, bir takım cesur hareketlerle kendi kendime öğrendiğim dikişi sonra da geliştirmek üzere bilenle danıştım. Amerika'da bir tiyatro atölyesinde sanırım en önemli tecrübemi edindim. Her şeyden önce atölye ruhu, düzeni beni tavladı. Tiyatronun o çılgın dünyası, renkleri çok büyüleyici. Tiyatronun üzerine karşılaştığım bazı projeler, dikilebilir şeylerin çeşitliliğini ve aslında birbirleriyle parallelliğini keşfettirdi bana. Sonra üretmeye devam etmek için bir mekan yaratmam gerektiğine karar verdim. Bu sırada bana 'e ne duruyorsun?!' diyen, bir de 'al makineni gel!' diyen iki özel kadının yeri çok önemlidir hayatımda. Defne Koryürek'in dürtmesi, Refika Birgül'ün daveti derken Terzihane Kuzguncuk'ta Simotas Binası'nda buldu kendini!


Happy: Marka ismin çok güzel, tüm derdini anlatıyor, yaratım sürecin nasıl oldu?

Ayşenur: Bence marka, yaptığım işi "uzun lafın, kısası" niyetiyle sembolleyecek bir kelime olmalı. Onun ötesinde marka yaratım süreçlerine ve bunun üzerine yazılan çizilenleri düşünmeye bayıldığım söylenemez. Ben işimin özüne, bir tek kelime olsa nasıl anlatırım diye bakmaya çalışıyorum. Hayal ettiğim atölyeydi, teması dikişti. Terzihane'ydi yani çıkacağı yol. 

Happy: Mutlu sonla biten bir masal dinliyor gibiyim. Peki gelelim sadede, kukla nasıl başladı? Bizim daha doğrusu Worry’nin Aşırı Panik Tevfik’e karşı bir sempatisi vardı zaten de.


Ayşenur: Terzihane'ye bir mekan yaratınca kulaktan kulağa yayılma hızım arttı. Bir arkadaşımın vesilesiyle Anima Prodüksiyon şirketinin sanat yönetmeni Ömür Kökeş ile tanıştım. O sırada çalıştığı bir kukla için kostümleri dikmek üzere görüştük önce. Sonra sünger kuklanın dikiş detaylarıyla uğraşır mıyım diye sordu. Ben denemeye dünden hazırdım. Sonrası tamamen şans. Arkasından bir uzun reklam projesi daha geldi, kuklalı, yine Ömür'le atladık maceraya. Konuya daha çok ısındım. Denemeli, yanılmalı, bol keşifli, çok öğretici ve ilham verici iki proje oldu, benim adıma. 

Happy: Ben henüz Terzihane’ne gelmedim, çok isterim bir gün ziyaret etmeyi ama Worry kendi ziyareti sırasında çekti fotoğrafları gösterdi. Herkesle paylaşacağız ama sormak da fayda var, neler bulabiliriz terzihanede?

Ayşenur: Dikilebilir şeyler, dekor detayları, minyatür kostümler, canlandırma objeleri gibi şeyler de var. Çok eğlenceliler. Benim için biraz obsesif bir hal aldı ama bulut dikmek de başta hayalimdi aslında, gerçek oldu. Özellikle animasyon yapımları kumaş ve dikiş deneyimimi paylaşabileceğim alanlardan. Ben bulut dikiyorum, onlar uçuruyor :)
Bütün bu yaratıcı işler sürecinde bir sürü malzeme ve bir sürü fikir de geliyor akla. Bunları paylaşmak çok istiyorum, bazı ürünler çıkararak. Çanta ve benzeri aksesuarlar, bu eğlenceli dünyalardan baya nasiplenebilir. Bir ay içinde bir çıkartma yapıyor olacağım. 

Happy: Bulutu seven insanlara karşı bir sempatimiz var, malum logomuz bulut. Peki yeni projelerin neler? Bize yapacağın el kuklaları dışında : )

Ayşenur: Evet umarım çok güzel olacak kuklalarımız. Terzihane'nin çok önem verdiği bir diğer husus, terzi işi. Kumaşın hasından, bedene göre biçilen, sipariş üzerine dikilen bir giysinin enerjisine, özenine ve güzelliğine çok inanıyorum. Bunu yaşatmak ve yaşamak üzere koşullarımı değerlendirip bir konsept belirledim. Önümüzdeki kış başlıyorum, kişiye özel-sipariş üzerine dikilen bir kaban seçkisi çıkaracağım. Kumaşın hası, dikişin adabıyla dikilecek kabanlar. Hatta Worry kışa şurada ne kaldı, kabansız kalmamayım dedi ve sipariş verdi.


Happy: O zaman sana bu zorlu kaban dikme maceranda ayrıca başarılar : )

Ayşenur: Deneysel ve ilginç olacağını düşünüyorum açıkçası :)

Happy: Ona ne şüphe! Son olarak şunu sormak istiyorum, dünyanın en büyük pazarı diyebiliriz tekstil sektörü için, bizde senden farklı değiliz, bu kocaman sektörün içinde niş işler yapmaya çalışıyoruz. Sen ne hissediyorsun?

Ayşenur: Zanaati bu zamanda icra etmek hayli zor. Kapının dışındaki hıza rağmen aheste aheste işine odaklanman kolay olmuyor. Bugün tekstil sektörünün bize çok ucuza sunduğu her bir parça, ancak birçok bedel ödenerek mümkün. Her ürüne saygı duymak gerek, onun için harcanan insan gücüne, tüketilen kaynağa, emeğe saygı duymalıyız. Zanaatin zahmeti ve başka bir zamanı var. Ben kendi sürecimde keşfettim ki içimizde üretmek için coşan bir ruh var, bu zamana rağmen. İyi ki var! 

Sevgiler,
Happy
^.^
www.dontworrybehappy.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder